8. Sınıf İnkılap Tarihi Cumhuriyet’in İlanına Kadar Olan Siyasi ve Diplomatik Gelişmeler Kazanım Testi PDF
Cevap Anahtarı
- B
- B
- C
- B
- C
- C
- D
- C
- B
- C
- A
- C
- A
- B
- C
- B
- D
- A
- B
- C
Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Dönemleri
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri, birçok zorluğun ve çalkantının yaşandığı bir dönemdir. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başları, imparatorluğun ekonomik ve siyasi buhranlarla mücadele ettiği bir zaman dilimi olarak öne çıkmaktadır. Bir yandan ekonomik sıkıntılar derinleşirken, diğer yandan iç ve dış siyasi çatışmalar imparatorluğun varlığını tehdit eder hale gelmiştir. Bu süreçte, özellikle Balkan Savaşları (1912-1913) imparatorluğun çöküşünde önemli bir rol oynamıştır. Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı, Balkan topraklarının büyük bir kısmını kaybetmiş ve bu durum, devlet otoritesinin zayıflamasına sebep olmuştur.
I. Dünya Savaşı da Osmanlı İmparatorluğu için bir dönüm noktası olmuştur. 1914-1918 yılları arasında çatışmalara müdahil olan Osmanlı, savaşı kaybetmiş ve ardından imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile varlığına son derece dar bir alan kalmıştır. Bu dönemde, askeri ve siyasi liderlerin izlediği stratejiler, pek çok iç ve dış çatışmayı beraberinde getirmiştir. Dış müdahale ve işgaller, imparatorluğun parçalanmasının önünü açarken, iç isyanlar ve azınlık hareketleri de siyasi istikrarı tehdit etmiştir.
Tüm bu gelişmeler, hem iç dinamikler hem de uluslararası ilişkiler açısından Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecini hızlandırmıştır. Özellikle I. Dünya Savaşı sonrası oluşan siyasi boşluk ve bu boşluğu değerlendirmek isteyen farklı güçlerin varlığı, yeni bir devrime zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla, bu dönem, Cumhuriyet’in ilanına giden yolda önemli bir hazırlık sürecidir. Bu kapsamda yaşanan gelişmeler, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi açısından büyük bir öneme sahip olmuştur.
Mondros Mütarekesi ve Sonrası
30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisi sonucunda ortaya çıkan bir anlaşmadır. Bu mütareke, Osmanlı Devleti’nin savaş sonrasında yaşadığı sancılı dönemin bir başlangıcını simgeler. Anlaşma, Osmanlı’nın silahlı kuvvetlerini lağvederek düşman devletler tarafından işgale açık hale getirmesiyle sonuçlanmış, böylece ülke topraklarının bir kısmı yabancı güçlerce işgal edilmiştir. Bu durum, halkın arasında büyük bir huzursuzluk ve kaygı oluşturmuştur.
Mütarekenin ardından, işgal güçlerinin Anadolu topraklarına girmesiyle birlikte, özellikle Batı Anadolu’da başlayan işgaller, Türk toplumunda milli bilincin uyanışını desteklemiştir. Osmalı İmparatorluğu’nun topraklarının birer birer kaybedilmesi, halkta millî duyguların artmasına ve işgalcilere karşı tepkilerin hızla büyümesine yol açmıştır. Anadolu halkı, milli varlığını koruma gerekliliği ile bir araya gelerek teşkilatlanmaya başlamıştır. Bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına giden yolun taşlarını döşemiştir.
Mondros Mütarekesi, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak da önemli bir tarihi dönüm noktasıdır. Mütarekeden sonra kurulan milli cemiyetler, Anadolu’nun işgaline karşı koyma amacıyla halkı organize etmeye yönelmiş, bu oluşumlar daha sonra Millî Mücadele’nin temellerini atmıştır. İşgallere karşı gerçekleştirilen direnişlerde, bu cemiyetlerin öncülüğünde Türk milletinin iradesi ve bağımsızlık arzusu açığa çıkmıştır. Sonuç olarak, Mondros Mütarekesi, sadece bir ateşkes değil, aynı zamanda milli bilinç ve direniş ruhunun canlandığı bir dönemin başlangıcını oluşturmuştur.
Kurtuluş Savaşı Hazırlıkları ve Gelişmeleri
Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin işgalcilere ve emperyalist güçlere karşı verdiği bir bağımsızlık mücadelesi olarak tarih sahnesinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu savaşın hazırlıkları, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleşen çeşitli toplantılar ve görüşmelerle başlamıştır. 1919 yılının Mayıs ayında Atatürk’ün Samsun’a çıkması, bu hazırlık sürecinin ilk adımı olarak kabul edilmektedir. Ardından, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla birlikte milli teşkilatlanma çalışmaları hız kazanmıştır.
Büyük Millet Meclisi, yurt genelinden gelen temsilcilerin katılımıyla oluşturulmuş ve milli mücadele ruhunu şekillendirmiştir. Meclis, Kurtuluş Savaşı’nın siyasi ve askeri kararlarının alındığı önemli bir merkez haline gelmiştir. Bu süreçte, çeşitli cepheler ve müdafaa-i hukuk cemiyetleri, halkın toplanmasını ve milli güçlerin organize edilmesini sağlamıştır. Müdafaa-i hukuk cemiyetleri, özellikle işgallere karşı direnişi örgütlemek ve halkı bilgilendirmek amacıyla kurulan yerel dernekler olarak öne çıkmıştır. Bu derneklerin faaliyetleri, bağımsızlık mücadelesinin halkta nasıl bir cesaret ve kararlılık aşıladığını göstermektedir.
Kurtuluş Savaşı sırasında, farklı cephelerde gerçekleşen çatışmalar ve elde edilen zaferler, Türk milletinin direniş gücünü artırmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz gibi muharebeler, Türk ordusunun stratejik zaferleri olarak tarihe geçmiştir. Bu dönemde, milli mücadelenin yalnızca askeri bir mücadele olmaktan ziyade, halkın her kesiminin katıldığı köklü bir hamle olduğu anlaşılmıştır. Ancak, bu süreçte karşılaşılan zorluklar ve uluslararası durum, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin seyrini etkilemiştir. Kurtuluş Savaşı’nın hazırlıkları ve gelişmeleri, Türk milletinin azmi ve kararlılığı ile şekillenmiş ve tarihe damgasını vurmuştur.
Cumhuriyetin İlanı ve Önemi
29 Ekim 1923 tarihi, Türk milletinin tarihinde bir dönüm noktası olarak öne çıkmaktadır. Bu tarihte Cumhuriyet’in ilan edilmesi, sadece bir yönetim biçiminin değişimini değil, aynı zamanda ulusal egemenliğin, bağımsızlığın ve modernleşmenin temel ilkelerinin benimsenmesini de simgeler. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen reformlar, Türk toplumunun sosyal, ekonomik ve kültürel yapılarını köklü bir şekilde dönüştürmeyi amaçlamıştır. Eğitimden hukuka, ekonomiden kadın haklarına kadar pek çok alanda gerçekleştiren bu reformlar, Cumhuriyet’in getirdiği yeniliklerin sadece iç politikayı değil, uluslararası ilişkileri de olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, yeni devletin temel ilkeleri Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Laiklik, Milliyetçilik, Devletçilik ve İnkılapçılık olarak belirlenmiştir. Bu ilkeler, Türk toplumunun modernleşme sürecinde rehberlik eden unsurlar haline gelmiş ve zamanla tüm sosyal katmanların benimsemesi gereken değerler olarak kabul edilmiştir. Bu reformlar, toplumsal eşitlik sağlamak, bireylerin özgürlüklerini güvence altına almak ve Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak amacı taşımıştır. Özellikle kadın haklarının tanınması, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması gibi değişiklikler, Cumhuriyet’in hayata geçirdiği önemli adımlardır.
Uluslararası alanda, Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin başarısını pekiştirmiştir. Türkiye, milli egemenliğini elinde tutarak, uluslararası platformda ayrımcı ve sömürgeci politikalara karşı durmuştur. Bu durum, pek çok ülke tarafından takdir edilerek, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerin güçlü bir aktörü haline gelmesine katkı sağlamıştır. Sonuç olarak, Cumhuriyet’in ilanı, sadece bir yönetim biçimi değişikliği değil, Türk milletinin bağımsızlık, özgürlük ve modernleşme yolundaki kararlılığının somut bir ifadesi olarak tarihe geçmiştir.